20 Ekim 2008 Pazartesi

Durum!

Kötü bir defans, olmayan bir orta saha, forvete ve orta sahaya maçı kazandıracak kadar katkı yaratan çok iyi bir Semih. Yanına top yapabilen bir oyuncu yaklaştığında ne kadar yararlı olabileceği gösteren Güiza.. Özetim budur.

DURUM! / ZAFER ŞAHİN

Öncelikle cumartesi günkü maça yönelik analiz ile başlamak istiyorum. İlk yarı herkesin de yazacağı gibi çok kötüydü. Fenerbahçe’nin yediği gol bir takım için utanç verici. Hem yönetimi, hem futbolcusu, hem de taraftarı için.. Bu gol ortada bir takım olmadığının net bir kanıtı. Kayseri maçında da takım olmaktan söz etmiştik. Görünen o ki, Fenerbahçe’nin bu konuda yol almaya niyeti yok. 

Oyuncu oyuncu kritik etmek istemiyorum. Ancak, bazı oyuncular bu takımda idman veremeyecek durumda. Onların bu hali hep vardı aslında. Başarılı olunduğunda üstü örtülmüş ki halen takımda devam ediyorlar. 

Basın desteği en yüksek olan oyunculardan biridir Selçuk. Neredeyse her oyunu için “ne kadar da güzel oynadı..” denmiştir. İşin aslına bakarsak, yanından geçen futbolculara refakat eden, agresif baskı yapamayan, orta halli bir oyuncu. Kendisi Aurelio’nun yaptıklarını yapmaya çalışmalı, Alex’ in değil. Bunu biri ona anlatmalı. Maç boyunca top kazanmak için kaç kez doğru yerde bulundu, kaç kez depar atıp rakip yakaladı? Çok uğraşmayalım, fazla değil. 

Bir diğer futbolcu arkadaşımız Deniz; “bir futbolcu oynadıkça form tutar” dense de, “bu kadar kritik hatalar yapmayacak alt yapıya da sahip olmalı” derim. 

Uğur ortalamasının üzerinde oynadı. Ben ondan bu oyununu her maçta, özellikle sarfettiği efor yönünden göstermesini isterim. O zaman Fenerbahçe’de kalıcı ve değerli oyuncu olacaktır. Ayrıca defansif yönde de topa basan ve rakibi rahatsız eden bir oyun oynamalı. Bunu çok az yapıyor. Defans yapan oyuncu grubuna yaklaşma ve onların yanında yer almanın kalabalık yapmaktan öteye gitmeyeceğini bilmeli. Attığı gol güzeldi. Ama bu vuruşu ona sadece Kocaelispor’lu oyuncular yaptırabilirler. En önemli golcüler yaptıkları tek vuruşlar ile bilinirler. Altı pas üzerinde ve kaleye cephede bir noktada topun gelişine vurulur. Bunun için futbolcu olmaya gerek yok. İyi bir izleyici de bunu bilir. Gerisi futbolu meslek edinenlerin yapması gereken bir iştir. Toparlamak gerekirse; kötü bir defans, olmayan bir orta saha, forvete ve orta sahaya maçı kazandıracak kadar katkı yaratan çok iyi bir Semih. Yanına top yapabilen bir oyuncu yaklaştığında ne kadar yararlı olabileceği gösteren Güiza.. Özetim budur.

İşin takım olmak/olamamak kısmına yönelik, önemli olduğunu düşüdüğüm bir kaç tespitimi de aktaracağım; kısaca iki temel unsur olduğunu düşünüyorum. 

Birincisi iyi profesyonel olmak. İkincisi maç kazanma inanç ve hırsına sahip olmak. 

Fenerbahçe geçen yıl bu iki temel unsuru vasatın üzerine çıkarttığında başarılı oldu. Bu iki unsur içinde inanç ve hırs daha kısa sürelerde kazanılabilir. Ancak profesyonellik bir disiplin, altyapı ve inancı sürekli kılma işidir. Bazı oyuncular hiç bir zaman profesyonel olamazlar. Kabiliyetleri ve hırsları birleştiği ölçüde başarılı olurlar. Bu başarı da kalıcı değildir. Zico kolay motivasyon sağlanan oyunlarda takımı bu iki unsuru iyi birleştirerek başarılı kıldı. Aragones’ten daha iyisini bekliyordum. Nedenini bilemiyorum. Ama beklentilerimin şu an için çok altında. Fenerbahçe’de profesyonellik, mevcut futbolcu yapısı ile ikinci planda kalacak bir değer. Bu durumda disiplin ve daha da önemlisi hırs-inanç faktörü kısa vade için ön plana çıkartılmalı. Anlaşılan yönetim ve teknik heyet bunu yeterince başaramıyor. Orta ve uzun vadede ise profesyonelliği ön planda olan oyuncular üzerine oynanmalı. Çünkü profesyonel olan oyuncular değerlerini sahaya çok daha hızlı ve kalıcı olarak yansıtacaklardır. Örnek için çok uzağa gitmeye gerek yok. Takım da Alex diye birisi var zaten.

Hiç yorum yok: